1 Mayıs 2013 Çarşamba

Attila İlhan







Attila İlhan'ın Hayatı 



    Yaşayan mısraların kalem tutan adamı 1925 yılının Haziran ayında Menemen’de dünyaya geldi. İzmir’in okul sıralarından babasının memuriyeti sebebiyle gezip dolaştığı şehirlerdeki sıralarda ilk ve orta eğitimini tamamladı. İlhan’ın şiirle tanışması da çocukluğuna rastlar. ‘' Benim şiirle ilgilenmem de romanla ilgilenmem de ailemin aydın insanlar olmasına bağlıydı. Çünkü evde babam mütemadiyen şiir okurdu, annem birçok şiiri ezbere bilirdi.‘' ( Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.11 ) diyerek ailesinin onun şiir serüvenine başlamasında etkin rol oynadığını dile getirir. Adı ''ilkbahar'' olan ilk şiirini de ilkokul üçüncü sınıftayken yazmıştır. Babasına ‘’ben şiir yazdım’’ diyerek şiirini gösteren Attila İlhan, babasından ‘’ çok güzel ‘’ iltifatını almasına rağmen babasının, annesine dönüp ‘’ hiçbir şeye benzemiyor ’’ dediğine de kulak misafiri olur.. Bu zamanlar küçük İlhan’ın içinde futbol merakı uyanıyor ama henüz hangi takımın taraftarı olması gerektiğini bile bilmiyordu. Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye 6-1 yenilmesinin ardından Galatasaray taraftarı olduğunu söyler. Mağlup tarafta olmaya o yıllarda başlar Attila ilhan ve bütün hayatı boyunca bu tutumunu sürdürür. Yine öğrencilik yıllarında kendisini etkileyen şiirleri şöyle sıralar: Faruk Nafız Çamlıbel’in ‘’ han duvarları ’’, Necip Fazıl Kısakürek’in ‘‘ otel odaları ’’ ve son olarak Mehmet Akif Ersoy’‘un bir şiiri... (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.33)


  •     İlk Tutuklanma

    Nazım Hikmet Ran’ın bir şiiri sebebiyle İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıf öğrencisiyken 1941 yılında tutuklandı çocuk Attila İlhan. Sevdiği kıza gönderdiği mektubun arasında yıllar sonra kurtarmak için memleketini terk edeceği şairin şiiri bulunmuştu çünkü ve bu şiir okuldan uzaklaştırılmasına neden olmuş üç hafta gözaltı, iki ay hapis hayatını tattırmıştı 16 yaşındaki Attila İlhan’a. Tutuklanma sürecini şöyle anlatır Attila İlhan:
‘’ Öğleye doğruydu ve matematik dersiydi. Kırık notu düzeltmek için matematiğe çalışıyorum. Sınıfa matematik hocamız girdi, arkasından da müdür muavini girdi. Müdür muavini hocaya bir şeyler söyledi, konuştular. Hoca bana döndü, ‘’ 146 Attila ‘’ dedi. Ayağa kalktım. Müdür muavini ‘’ seni biri görmek istiyor ‘’ dedi ama adamın yüzünden düşen bin parça. Gittik, odasında bir adam oturuyor. ‘’ Seninle gideceğiz ‘’ dedi. ‘’ Nereye gideceğiz ?’’ dedim ben. ‘’ Gidince görürsün ‘’ dedi. Döndüm müdür muavinine, ‘’ gideyim mi ? ‘’ diye sordum. ‘’ tabii tabii gitmen lazım ‘’ dedi. Okuldan çıktık. Hiçbir şey söylemiyor adam. Adam sivil, polis olduğunu vapura binerken bilet almadı, o zaman anladım. Benim paso vardı. Kafamdan kuruyorum, ne hata yaptım diye düşünüyorum...Beni Karşıyaka komiserliğine götürdü. Orada beni sorguya çektiler, bazı şeyler sordular. Sordukları şeyler öyle vahim görünmedi bana. ‘’  ( Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.42-43 )  


    Tutuklanmasına sebep olan şiiri mektup içinde yolladığı kızın adı ‘’ Vacide ‘‘ydi. O gün, o polislerle birlikte Vacide’yi ilk defa adam akıllı görüyordu ve ona şemsiyesini vererek kodesin yolunu tutuyorlardı beraber. İlhan’ın edebi hayatında sürekli yer işgal edecek ‘’ sevgili - hapis - polis ‘’ üçgenin temelleri de o yağmurlu günde İzmir’de atılmış oluyordu böylece. Eğitim hayatı devlet tarafından yasaklı hale getirilmişti. Hapisten çıktıktan bir kaç yıl sonra yine devlet tarafından mahkeme kararıyla aldığı eğitim hakkını İstanbul Işık Lisesi’nde kullandı. İşte o lise yılları Attila İlhan’ın şiirlerine de konu olan  dönemin meşhur Sansaryan Hanı’yla tanışma vaktine denk düşüyordu. ‘‘ Yeniden. O gün ,cumartesi günü, sinemaya gidecektim, cebimde sinema bileti. Sinema yerine tramvaya bindik, Sirkeci’de indik. Ve ilk defa Sansaryan Hanı’yla tanışmış oldum. Götürdüler, bir hücreye koydular. Gözlüklerimi aldılar.’’ ( Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.72) 

    Şiirler yazıp çiziyor ama bunları pek ciddiye almıyordu İlhan, nihayet lise talebeliğinin son yılında amcasının kendisinden habersiz olarak ‘’ Cebbaroğlu Mehemmed ’’ şiirini bir yarışmaya göndermesiyle Attila İlhan o yılların en prestijli yarışmalarından birinde ikincilik ödülünün sahibi olmuş bir şair haline gelmişti. Babası ve amcasının kendi deyimiyle ‘‘kumpas’’ kurarak haberi olmadan şiirini gönderdikleri bu yarışmanın sonucunu Behçet Kemal Bey’in mektubundan öğrenen Attila İlhan büyük şaşkınlık yaşar ve önce reddetmeyi düşündüğü bu ödülü, amcasının, babasının ve yakın arkadaşı Faruk’un ısrarı sonucu kabul eder. O yıl kendisini ‘‘şair’’ yapan bu yarışmanın birincisi Cahit Sıtkı Tarancı, üçüncüsü Fazıl Hüsnü Dağlarca ve ikincisi ise henüz lise talebesi olan Attila İlhan’dır. Jüriyi de önemli isimler oluşturuyordur: Tanpınar, Behçet Kemal Çağlar, Ahmet Kutsi Tecer, Nurullah Ataç.. Ne gariptir ki onu Nazım şiirinden 16 yaşında hapse atan CHP yönetimi yine aynı Attila İlhan’a yazdığı şiir dolayısıyla bu ödülü vermiştir.  1946 yılında sonuçlanan bu yarışma sebebiyle tanınırlığı artmıştı Attila İlhan’ın. Oysa A. İ. Beteroğlu takma adıyla ‘‘Gün’’ dergisinde şiirleri yayımlanıyordu bu genç şairin ama çevresi solculardan ibaretti sadece.



  • Üniversite yılları  - duvar -

    Lise yıllarını geride bırakan Attila İlhan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi ve her zaman belirttiği gibi çalışkan bir öğrencilik hayatı geçirdi. İlk şiirler işte bu dönemde, üniversite amfilerinde sayfalara döküldü. Yığın, Gün gibi dönemin popüler dergilerinde ilk şiirleri yayımlandı. Ardından bir gün elinde şiirleri Varlık dergisinin yolunu tuttu. Çaldı kapıyı girdi içeri, daracık bir odada daktilo başında oturan adamın karşısına dikildi, o adam Varlık dergisi kurucusu Yaşar Nabi Bey’di. Önceleri Attila İlhan kendisini pek ‘’ soğuk ‘‘buldu ancak Yaşar Nabi Bey’in fıtratının böyle olduğunu zamanla anladı ve orada da çıktı karşısına Nazım Hikmet. Yaşar Nabi Bey bu genç şairin şiirlerini Nazım’a benzetiyordu ve İlhan’da ‘’ evet, Nazım’ın üzerimde pek etkisi var’’ diyerek onaylıyoru onu. Ve dergide şiirleri yayımlanmaya başladı Attila İlhan’ın. 


    Takvim 1948 dediğinde, ilk şiir kitabı Duvar’ı kendi imkanlarıyla fakültenin ilk yılında yayımladı Attila İlhan. CHP şiir yarışmasından kazandığı paranın ( 1500 lira ) 120 lirasıyla Hermes marka bir daktilo almıştı ve geri kalan paranın 1000 lirasıyla derlediği şiirlerini bastırdı Attila İlhan. 1000 liraya 1000 adet bastırabildi. Pek dağıtamadı bile kitabı, birçok kitapçı alıp raflarına bile koymadılar. Ancak İlhan kitabı Nurullah Ataç’a ve tabii daha sonra Duvar’ın arka kapağına kitabı için övgülerini eklediği Nazım Hikmet’e de göndermişti. Nurullah Ataç bu şiirlerin şairi için ‘’ Yetenek var, gelecek var’’ diyordu. Hatta Attila İlhan’ın değerlendirmesine göre abartıyordu. Ancak yine de kitabı ne satabildi ne istediği gibi dağıtabildi. Eşe dosta dağıttı o yıllarda.  





  • ve Paris...


    1948 yılında üniversite ikinci sınıftayken Paris’e gitti. 16 yaşında hapse düşmesine vesile olan adamı kurtarma hareketine katılmıştı çünkü İlhan ve bu hareket onun şiirini, sanatını derinden etkileyecek Fransız kültürünün de başlangıcıydı. Paris yolculuğunun bir gece öncesi Cumhuriyet Meyhanesi’nde eşiyle dostuyla son bir yemek yedi. Yıllarca onu bir şekilde kendisine getirecek şehir için, Paris için gemi limandan ayrılmak üzereydi.



  Paris, Attila İlhan için umduğunda  daha zorlu başlamıştı. Arkadaşlarından beklediği yardımı alamamış zaman zaman parasız kalmış ve köhne yerlerde uyuklamıştı. Nazım Hikmet’i kurtarmak için belli çevrelerle görüşmeler yapmaya çalışıyor toplantılar ayarlamak için uğraşıyor bir yandan da Moskova’yla iletişime geçmeye çalışıyordu. O sıralarda Jean Paul Sartre’la bir bağlantı kuruldu ve Nazım Hikmet’in bir şiirinin ( Ceviz Ağacı ) Les Temps Modernes’de çıkması sağlandı. Ardın sıra Moskova bu işe onay vermiş ve ‘’ Nazım Hikmet’i Kurtarma Komite’si ‘’ kurulmuş oldu. Romanya asıllı Tristan Tzara bu işle görevlendirildi. Jöntürkler Birliği’nin başında Arslan Humbaracı vardı o vakitler ve Humbaracı dört dil bilen aydın bir kişilikti.  New York Times muhabiriyken komünist diye Türkiye’den kaçıp Fransa’ya sığınmış birisi ve çevresi oldukça genişti. Maison de la Française’de bir gece düzenlendi ve çeşitli kişiler Nazım için konuşmalar yaptılar. Comedie Française’den sanatçılar şiirler okumuştu gecede ve tabii Türk şairi Attila İlhan’da gecede bir Nazım şiiri seslendirir.

  Attila İlhan ilk Paris günlerinde pek şiir yazmamıştır. Daha çok teorik kitaplar okumuş ve arkadaşı Margot’un vasıtasıyla eşcinsellik üzerine tespitlerde bulunmuştur. Fransızcasını ilerletmiş, sosyalizm hakkında kitaplar edinmiştir. Günlerini Nazım Hikmet ve kitaplarla geçirmektedir. 

  Nihayet İlhan’ın Fransa’da kaçak günleri başlar. Fransız polisi Attila İlhan’ı yakalar ve mahkemeye çıkar İlhan:

‘’ Neticede mahkemeye çıkarıldım. Sorguya çekiliyorum: ‘’ Fransa’ya niye geldin?’’ ‘’ Çok sevdiğim için geldim.’’ ‘’ Niye gitmediniz?’’ ‘’ Aynı sebepten gitmedim.’’ Hakimler güldüler; ‘’ Şimdi kesin dönecek misiniz?’’ dediler. ‘’ Tabii, bu durumdan sonra gitmemem yanlış olur, gideceğim...’’ Bunun üzerine bir gidiş tarihi tespit ederek beni serbest bıraktılar. Ondan sonra da artık gitmem farz oldu. Bunun için hazırlıklara başladık ‘’( Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.126 ) 

  Mahkemenin ardından İlhan sınır dışı edilir. İstanbul’a dönmesiyle birlikte ilk iş Nazım Hikmet’le görüşmeye çalışmak olur çünkü o günlerde Nazım hapisten çıkmıştır. Onunla görüşebilmek için sağa sola haber salar. Kendisine Nazım’ı direkt olarak bulamayacağını ancak Kemal Tahir’in kendisine aracılık edebileceğini söylerler lakin İlhan o yıllarda Kemal Tahir’le henüz tanışmamıştır. Tanışmak için uygun zamanı kolluyor bir yandan da Varlık’ta Abbas Yolcu’ndaki Paris yazılarını yayımlatıyordu.  Ancak şiirleri Yaşar Nabi Bey tarafından pek hoş karşılanmamıştı ve İlhan’ın Varlık macerası o yıllarda bitmişti.

  Nazım’la buluşabilmek için önce Kemal Tahir’le tanıştı. Oturup bir kaç gece rakı içtiler, sohbet ettiler nihayet Kemal Tahir Nazım’a durumdan bahsetmiş olarak yanına geldi Attila İlhan'ın. Yanıt olarak ‘’  İlhan Paris’e gitsin, burada olmaz, Paris’te olabilir, beklesin orada. ‘’ cevabını almıştı. Ve kısa bir süre sonra Nazım Hikmet yurt dışına kaçar. Bunu öğrenir öğrenmez Attila İlhan hazırlıklara başlar yolculuk için.

‘’ Vapurda, kıç güvertesinde İstanbul’u seyrediyorum ve içimde şöyle bir his var: ‘’ Bir daha ne zaman göreceğim İstanbul’u’’ Sanki bir daha göremeyeceğim, öyle bir duyguyla doluyum.’’ (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.146) 

 Vapur hareket etmiş Attila İlhan için ikinci Paris güleri başlamıştı. 


  Tekrar Paris’e inen Attila İlhan bir yandan Nazım’a ulaşmaya çalışıyor bir yandan da Fransızcasını ilerletmek için Alliance Française’e gidiyordu.  Nazım’ın Rusya’ya gittiğini öğrenmişti ancak kendisi Doğu Berlin için vize alamamıştı. Nazım’ın Paris’e gelip gelmeyeceği ise meçhuldü.


  Bir gün yine okul çıkışı bir kahvede Maria Missakian’la tanışır. Maria Missakian kendisine ilk olarak ‘’ Siz Türk müsünüz? ‘’ diye sorar çünkü kendisi de Ermeni asıllı bir Fransız’dır. İlhan kızı masasına davet eder ve kahve içerler. Maria, İlhan’dan Türkiye’yi anlatmasını ister çünkü ataları o topraklardadır ve İlhan kendince memleketi anlatır. Zamanla sık sık buluşur olurlar. Attila İlhan’ı en çok etkileyen şey ; Maria’nın fakir bir Paris’li oluşudur. Bu kızı alır bir çok Paris mekanına, sinemaya götürür ve çok güzel vakitler geçirirler. 

Kendi deyimiyle ‘’ Paris’te yalnız olmak kötü bir şeydir.’’



  İkinci Paris, İlhan için hiç de umduğu gibi olmamıştı. Nazım Hikmet Rusya’daydı. Paris’deki eski çevresiyle bağı kopmuştu. Üstelik memlekette tevfikat patlak vermişti. İlhan Türkiye’ye dönmeye karar verir. Maria Missakian’ı da ülkeye getirmeyi düşünür ancak pasaportu olmadığı için o Londra’ya İlhan İstanbul’a döner. Marsiya’dan vapura binerler. 

  • İstanbul’a  dönüş 



  İlhan Türkiye’ye ayak basar ancak polisler de onu beklemektedir. Otuz altı saat tutarlar Attila İlhan’ı ve salıverirler ardından. Kaptan’ın aklında sürekli Maria Missakian’ı yanına almak var ancak bunun nasıl olacağını da bir türlü kestiremiyordur. Sürekli mektuplaşırlar. İlhan soruyor soruşturuyor nihayet bir adamla bir yolunu bulmaya çalışıyorlar. Gerekirse evlenmeyi bile kafaya koymuş İlhan Maria’yla ancak görüştüğü kişiler bunun gerçekleşmesinin imkansız olduğunu, ikisinin de ayrı hayatlara devam etmeleri gerektiğini anlatıp duruyorlar. İkna oluyor çaresiz İlhan, ve o meşhur Maria Missakian şiiri doğuyor Yüksek kaldırım’ı çıkarken. Mektuplar devam ediyor, İlhan durumu anlatıyor kısaca ve zamanla mektuplar seyrekleşiyor. Sonunda uzun süre haber alamıyor İlhan Maria’dan. Arkadaşı Mırc vasıtasıyla evlendiğini öğreniyor Maria’nın serseri mizaçlı bir müzisyenle. Çocukları olduğunu ve mutsuzluktan alkolik olduğunu öğreniyor. Yağmur Kaçağı adlı şiir kitabı yayımlanınca İlhan’ın içindeki Maria Missakian sayfasını imzalayıp Maria’ya gönderiyor. Son irtibatları da böylece nihayete ermiş oluyor.

  Attila İlhan elindeki birçok yazıyı sağa sola gönderiyor. Yazıları Pazar Postası’nda çıkıyor ancak hala ne Varlık ne Yeditepe yayımlıyor kendisini. Yaşar Nabi kendisine ‘’ başıma iş alamam’’ diyordu. İlhan çeşitli dergilerde yazmaya devam ediyor. Salim Şengil’in Seçilmiş Hikayeler dergisine gönderiyor yazılarını. Salim Şengil yakinen ilgileniyor İlhan’la ve ondan ‘’ Sokaktaki Adamı ‘’ dinliyor ve nihayet basılıyordu roman. Duvar’dan sonraki ikinci kitabı İlhan’ın Sokaktaki Adam oluyor. Ardından Sisler Bulvarı ve Yağmur Kaçağı geliyordu. 

   Sokaktaki Adam’ın da yayımlanmasıyla birlikte İlhan biraz daha tanınır olmuş, sağda solda hakkında yazılan çizilenler artmıştı. Bunlardan birisi de yıllarca içinde bulunacağı mavi dergisi'ydi. Mavi’de hakkında Ahmet Oktay imzalı bir yazı olduğunu öğrenir İlhan ve cevap niteliğinde bir yazı gönderir. Cevabı da yayımlandıktan sonra ilişkileri güçlenmiş beraber hareket eden bir gruba dönüşmüştü İlhan ve mavi ekibi.

  Öte yandan İzmir’le bağları sıkı sıkıya sürüyor İlhan’ın. Her hafta ailesiyle mektuplaşıyor ve bir yandan da Kemal Bilbaşar’la görüşüyorlar. Kemal Bey Can Yücel ve Attila İlhan’ı alıp ‘’ Demoktat İzmir’ gazetesine götürüyor. Patron bu iki yazara da kapılarını açıyor. Bir yandan profesyonel işlere imza atıyor İlhan bir yandan da askerlik meselesini düşünüyor derken Vatan’da sinema eleştirmenliğine adım atıyor ve Yeşilcam macerası başlamış oluyor. 

   Askerliğin bitmesiyle birlikte İlhan çocukluğundan beri tutkunu olduğu sinemaya daha fazla ağırlık vermeye başlıyor. Bunda en büyük pay sahiplerinden birisi de kardeşi Çolpan İlhan oluyor. Çünkü Çolpan İlhan o yılarda artık epey tanınmış bir oyuncu olarak adını duyuruyor tiyatro ve sinema çevrelerinde. Bir gün Attila İlhan, İhsan İpekçi’yle tanışıyor. O sıralar Çolpan İlhan ve İhsan Bey ‘‘Zümrüt’ü’’ çekiyorlar beraber ve İhsan bey İlhan’a senaryoyu nasıl bulduğunu soruyor. ‘’ Beğenmedim’’ cevabını aldıktan sonra kendisine yeni bir senaryo yazmasını teklif ediyor. Böylece Attila İlhan ‘’ Yalnızlar Rıhtımı’’ adlı senaryosunu ortaya çıkarıyor.  Attila İlhan gün geçtikçe senaryo ve film merakına yoğunlaşıyor ve Ali Kaptanoğlu takma ismiyle senaryolar yazıyor. Kaptan’ın üçüncü Paris seyahatinin sebebini de o günlerde ortaya çıkıyor. İlhan kendi yazdığı senaryonun çekilmesi için görüşmelerden ‘’ güzel ama sonra çekeriz’’ yanıtını alında Paris seyahatinin de temelleri atılmış oluyor. İçinde bir burukluk Fransa’dan arkadaşı Claude’yle mektuplaşıyor kendisini İstanbul’a davet ediyor ve ondan kendisini cesaretlendirici tepkiler alıyor İlhan. Derken 1960 darbesi baş gösteriyor ülkede. İlhan bir yandan da şiir serüvenine devam ediyor. Varlık v.b dergilerde yazıları yayımlanıyor.Ambargolu olmasına rağmen Ben Sana Mecburum ve Bela Çiçeği’ni yayımlatıyor Ataç Kitabevi’nde. Röportajlar ve Ataç bünyesindeki dergilerde yazılar hızla sürüp gidiyor. Büyük sükse yakalıyor Kaptan yayımladığı şiirleriyle. 

İlhan bir yandan şiirleriyle tanınıyor bir yandan da içindeki sosyalizm aşkı alevleniyor, bir şeyler yapmak istiyordu. O sıralarda bir mektup geliyor Türkiye İşçi Partisi’ni kurma heyetinden. Aziz Nesin, Mehmet Ali Aybar, Demir Özlü ve birçok kişi bir salonda toplanıyorlar ancak o salon o gece baskına uğruyor. Aziz Nesin hırpalanıyor, büyük patırtı kopuyor ve o geceden sonra Attila İlhan Fransa’ya dönmeyi planlıyor artık iyiden iyiye. 

Paris’e dönme fikriyle birlikte Attila İlhan evi satmayı aklına koyuyor. Tanıdığı bir eskiciyi yanına alıp evi komple satmak istediğini söylüyor ve eşyalarına varana dek hepsini satıyor İlhan. Elinde bavulu Fransa’nın yolunu tutuyor tekrar.  O güne kadar yapıp ettiklerinin muhakemesini yapıyor ve pişmanlık duyduğunu ifade ettiği;  yırtıp attığı birçok evrak bırakıyor geride.




  • Paris’te kararlı bir Attila İlhan



   İlhan Paris’e indiğinde daha önceki seferlerindeki kadar yalnız değil bu sefer. Birisi karşılıyor onu; Claude. İlhan’ın Fransa’ya ayak basmasının ikinci ayında rahatsızlanıyor. Baş dönmesi, halsizlik yatağa düşürüyor kendisini. Arkadaşı Claude çok iyi bakıyor kendisine ve ancak 3 ay sonrasında bahar günlerinde ilk kez sokağa çıkabiliyor Claude’yle birlikte. Bir kahvede portakal suyunu içerken ‘’ yeniden başladığını’’ fark ediyor Attila İlhan. 1960‘ların başında Paris yeniden başlıyor Kaptan için.

  İlk hedefini gerçekleştirmek için işe koyuluyor hemen; Fransızcasını ilerletmek... Bu sebeple ne eski Türk arkadaşlarıyla görüşüyor ne de Türkçe yazıp çiziyor İlhan. Fransızca anlamak da bir problem görmüyor ancak yazıp yazamayacağını kestiremiyor. Bir mektup arkadaşı ediniyor. Hint Okyanusu’nda bir Fransız gezgin kızcağız, adı: Marie France. Sürekli mektuplaşmalar devam ediyor ve bir yandan da Claude’nin ısrarlarıyla Fransızca edebi yazılar yazmaya uğraşıyor. Paris’e gelirken aklında Aynanın İçindekiler var bir yandan da Bıçağın Ucu’nu yazma kararında. Attila İlhan kitaplarının ilk sayfalarını Fransızca yazmaya başlıyor ve destekçisi Claude’den ‘’ Siz bayağı önemli bir yazarsınız’’ iltifatını alıyor. 

  İlhan Paris’te Fransızca ile boğuşurken, ayrılmadan evvel müsveddesini arkadaşı Şükran’a bıraktığı Kurtlar Sofrası’nın birinci cildi yayımlanıyor Türkiye'de. Kaptan bir yandan da ülkedeki gündemi takip ediyor çeşitli dergilerden ve edindiği izlenimi şu şekilde açıklıyor:

‘’ ... Yön’ü okurken dehşet içine kalıyorum: Dergide tartışılan konular, 1930‘ların Marksizminin tartıştığı konular. Dünya nereye gelmiş, biz farkıdna değiliz hiçbir şeyin. Bu beni çok üzüyordu.’‘ (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.205) 

   Paris günlerinde Fransızca romanı hayli ilerletmişti İlhan ve Claude’nin ısrarları sonucu hayır diyemediği bir isme gönderdi kitabını ; Simone de Beauvoir. Simone’nin en parlak yıllarıydı o yıllar ve İlhan kitabının arkasına bir Türk yazarı olduğunu ve Fransızca yazmaya gayret ettiğini onun da fikirlerinin kendisi için değerli olduğunu ekler. Simone’nin cevabı  : ‘’ Kitabınızı okudum, çok enteresan buldum. Bana göre Türkiye’yi Nazım’dan daha gerçekçi anlatıyorsunuz. Kitabınız çok Türk; keşke biraz Fransız olsaydı.’’ şeklinde oluyor. (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.206) 

   Simone de Beauvoir ile Attila İlhan randevulaşıyorlar ve yüz yüze görüşmelerinden övgülerle ayrılıyor İlhan. Ancak Simone’yi ‘’ rasyonel’’ buluyor. Duygulardan, coşkulardan uzak olması pek hoşuna gitmiyor. 

   İlhan bir yandan da Fransa’da çalışma ve oturma izni almaya uğraşıyor ancak hala ‘’tehlike’’ bulunuyor Fransız devletince. İlhan Paris’te yavaş yavaş düzen oturturken bir mektup alıyor kardeşi Cengiz İlhan’dan. Mektupta ‘’ babamı kaybettik’’ yazıyor. Bu haber kuşkusuz İlhan’ı vicdan azabına sürüklüyor, babasının vefatında onun yanında olamadığı için. İkincisi annesi geliyor aklında çünkü Cengiz ve Çolpan evliler. Annesiyle kimin ilgileneceğini düşünüyor sürekli. Ve tabi babasının vasiyeti geliyor aklına : ‘’ Ben ölünce evimi sakın bozma.’’

   Kaptan İzmir’e dönmeye karar veriyor. İçinde bir huzursuzluk baş gösteriyor. Daha önceleri tasarladığı gibi yaşı artık 40’a gelmişti ve artık bir yere yerleşip, iş sahibi olma vaktiydi. Attila İlhan Türkiye’ye dönüşünün en önemli sebebinin babasının vefatından önce gerçekleşen şu olay olduğunu söyler:

‘’ Vakit akşam, geç vakit; dönerken, şöyle giderken, ışıklar yandı, kahvede aynı tipler oturuyor, sokakta fahişeler belirdi. Bir de, dört beş mısralık bir şiir söyleyeceğim, belli, geliyor, mısralar oluşuyor. Ezberleyeme çalıştım. Ben öyle yaparım, ezberde tutarım. Eve gelince, vahameti fark ettim: Fransızca! Şiir Fransızca geliyor! Buna çok üzülmüştüm.’’ (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.210) 



  • İzmir ve son kez Türkiye


   İlhan’ın İzmir hayatı Demokrat İzmir vasıtasıyla başlıyor. Yazı işleri müdürlüğü teklifini Sırtlan Payı’nı yazabilmek için reddediyor İlhan ve daha basit olacağını düşündüğü magazin servisinde başlıyor çalışmaya. Venedik üzerinden İzmir’e ayak basmasıyla yeni bir hayata da başlamış oluyor Kaptan. İzmir alışkanlıklarını bırakalı yıllar oluyor ve alıştığı Türkiye ‘’ İstanbul Türkiye’si’’ olduğu için ilk başta hayli zorlanıyor. Bir yandan Fransa’dan Claude’den mektuplar geliyor. Marie France’la yazışmalar sürüp gidiyor öte yandan Çeşme, Torbalı, Menemen gezileri, iş hayatı sürüp gidiyor. Sakin bir hayatın temellerini burada atıyor Attila İlhan.

   Edebi hayatı bu sırada oldukça durağan İlhan’ın. Edebi çevreler adını neredeyse unutmuşlar. Hiçbir yerde hiçbir yazısı yayımlanmıyor. İlhan tekrar yazılarını yayımlatmak için Yön dergisi’ni düşünüyor ve Faşizmin Ayak Sesleri’nde yer alan yazıları dergide yayımlanıyor. İlhan edebi çevrelerden bütün bir kariyeri boyunca hep uzak durmuştu ve son İzmir yılları edebi anlamda en yalnız olduğu yıllardı. Bilgi Yayınevi’nin Ankara’da kurulduğunu öğrenmesiyle birlikte yayınevinin sahibi Ahmet Tevfik Küflü ile irtibata geçiyor ve Yasak Sevişmek Bilgi’de yayımlanıyor. Kaptan bu sefer Demokrat İzmir’de edebiyat sayfası hazırlıyor. Genç yazarlara büyük yer veriyor gazetede. Slogan olarak ‘’ Tanınmamış olmak mazhariyettir!’’ diyorlar ve büyük yankı uyandırıyor bu sayfalar Ege’de. Ancak bütün bu başarılara rağmen gazete basımı durduruyor ve İlhan para kazanmak için çeviriler yapmayı tasarlıyor. Bu niyetle Varlık’la temasa geçiyor. Yıllar evvelinde kendisini ‘’ tehlikeli ‘’ bulan Yaşar Nabi Nayır artık İlhan’ın yazılarını dergide yayımlıyor ve büyük ses getiriyor bu yazılar. Çevirileri yayımlamaya başlıyor İlhan. Önce Malraux’un Kanton’da İsyan’ı ardından o yıllarda yasak olan Umut yayımlanıyor. Demokrat İzmir’in sahibi Adnan Bey’in vefatıyla birlikte İlhan kendi işlerine daha bir yoğunlaşmaya başlıyor ve o sırada çok yakın zamanda evleneceği kadınla tanışıyor kardeşinin mahallesinde; Biket...

   Birgün kardeşi Cengiz’lere giderken İlhan mahallede genç Biket’i görür ve kardeşine ‘’ Hoş kız’’ der. (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.218) Zaman için Biket Hanım’ın kendisini aramasıyla önceleri telefon görüşmeleri başlar ardından iyice yakınlaşırlar ve ilişkileri ciddiye biner. Ancak evlilik konusunda Attila İlhan’ın bazı kendince şartları vardır. Klasik bir evliliği sürdüremeyeceğini bilir. Kendisiyle evlenecek kızın aileden bağımsız olmasını ister. Maddi olarak arabalar, yazlıklar v.b sahipliklere girişmeyeceğinin bilincindedir. En önemlisi ve yıllar sonra bu evliliğin sona ermesinin de sebebi olacak olan çocuk meselesi. Attila İlhan çocuk sahibi olmak istememektedir. Çünkü çocuğun kalabalıklık yaratacağını düşünür. Bu şartları Biket Hanım’la konuştuktan sonra evlilik çok ani bir şekilde gelişir. Bir akşam nikah memuru eve gelir ve ertesi sabah evli Attila ilhan işine gitmeye devam eder.

   Evlilikle birlikte İlhan’ın Bilgi Yayınevine gönderdiği Bıçağın Ucu hiçbir not bırakılmadan kendisine geri gelir. Kısa bir süre önce yayımladığı Umut çevirisi yüzünde yeniden yasaklı adamdır İlhan ve Bilgi’de bu topa girmek istemez.  İlhan bunu pek önemsemez, İstanbul’a mahkeme için gelir. Orada kardeşi Çolpan Alışık ve Sadri Alışık’la görüşür. Sadri Bey’in Turist Ömer olduğu yıllardır. Bu gelişmeyi İlhan, Sadri Alışık için hayırlı görmez, çünkü ona göre Sadri Alışık büyük aktördür. Büyük star olmamalıdır.  İlhan kardeşinin bu yeni çevresinden de oldukça etkilenir ve aklına yine sinema düşer. Mahkeme ise yaptığı savunma neticesinde önce ertelenir ardından  da dava beraat ile sonuçlanır.

   Bıçağın Ucu’nun Bilgi’deki reddedilişinden sonra Ahmet Küflü Bey İzmir’e gelir ve İlhan’a  ‘’Ankara’ya gelmesini ‘’ teklif eder. Onun için düşündüğü koltuk Bilgi Yayınevinin baş koltuğudur. İlhan önce şaşırır ardından eşi Biket Hanım’ın da Ankara’da hayat kurmayı istemesiyle bu teklifi kabul eder. Yıllar  12 Mart yıllarıdır. Biket Hanım önden gider Ankara Buğday sokakta bir ev bulur. Yıllarını su kenarında geçiren Kaptan için Ankara bir ‘‘dekor’‘ gibidir. Askerliğinden bu zamana bu bürokrat havayı bir türlü sevememiş onun için : ‘’ Bozkırın ortasına konulmuş dekor’’ demişti. (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.226) İnsanların bol ‘‘sayın’’lı sohbetleri kendisini ciddi anlamda rahatsız eder. Bohem hayat artık yavaş yavaş kendisini terk eder yerini ciddi bir yayıncılık alır.

   İlhan, roman ve şiir kitaplarını Bilgi’de yayımlar aynı zamanda Ankara onu televizyon dünyasıyla da tanıştırır. O dönemde TRT’nin başında İsmail Cem vardır. O kadrodan kendisine bir talkshow teklifi gelir. Çalar saat böyle başlar ardından başka bir isim kendisine  Kurtlar Sofrası’nı dizi yapmak istediğini söyler. İlhan ve Hüseyin Karakaş senaryo üstüne çalışırlar o sırada çalar saat TRT ekranlarına düşer. Kurtlar Sofrası tam çekim aşamasına girecekken İsmail Cem TRT’den ayrılır, proje yarım kalır. Ancak Hüseyin Karakaş bu konuda ısrarlıdır ve Ümit karakterini kitaptan bağımsız olarak 45-50 dakikalık altı bölümlük dizi haline getirirler. Büyük yankı uyandırır bu proje. 

   İlhan bir yandan da Demokrat İzmir’de yazmayı sürdürüyordu. Ulus’un yeniden çıkacağı gündeme gelince kadroya ilhan’da katıldı ardından yönetimin rahatsızlığı sebebiyle işine son verildi. İlhan, Cumhuriyet’e geçen Uğur Mumcu’nun yerine Yeni Ortam’da yazmaya başladı. O yıllarda İlhan, Bilgi’den ayrılmayı düşünüyordu çünkü orada harcadığı vakit kendi edebi hayatına zarar veriyordu. Üstelik tamamladığı kitaplarını yayımlayamıyordu. Birkaç kitabını ( Fena Halde Leman) dışarıdan yayımlattı. Karacan’ın başındaki Ülkü Tamer’in teklifiyle yayımlanan bu kitap büyük yankı uyandırdı. İlhan Yeni Ortam’ı yönetmek için İstanbul’a çağırılıyor ama o teklifi beğenmediği için reddediyordu. Ardından Dünya gazetesinde 3 yıllık bir yazarlık serüvenine imza atıyor Dünya’nın ekonomi içerikli bir gazeteye dönüşmesini hem sağlıyor hem de oradan da ayrılıyordu. Karacan Yayınları ile Fena Halde Leman sayesinde başlayan ilişkiler iyice ilerlemiş ve nihayet İlhan İstanbul’a taşınmaya karar vermişti. Biket Hanım, ömrünün sonuna kadar Attila İlhan’ın oturacağı Maçka’daki evi bulur. Attila İlhan için son İstanbul böylece başlar.


  • Kaptan’ın son evi: İstanbul


   1981 yılında Attila İlhan ve eşi Biket hanım İstanbul’a taşınırlar. İlhan’ın yıllar evvelinin bohem istanbul’unun yerini içine kapanık bir üretim süreci almıştır. Yirmi yıldır biriktirdikleri peşi sıra dökülür Maçka’dan. İstanbul macerasının başlamasıyla birlikte Milliyet kendisine yazarlık teklif eder. Aydın Doğan ile yapılan görüşme sonucunda büyük gazetelerde yazarlıklara devam eder İlhan. O dönemde yazdıklarıyla anlaşılamadığını düşünse de birçok açıdan ders verir okuyucuya. Hem edebi olarak kullandığı dili hem de bahsettiği mevzular hayli dikkat çekicidir. Sovyetlerin dağılmasını yıllardır yazar çizer ve haklı çıktığının ertesinde Sosyalizm Asıl Şimdi’yi yayımlar. Ardından yıllardır eleştirdi Cumhuriyet kendisine köşe ayırır.

  Bütün bunların yanında Attila İlhan ve Biket Hanım ayrılık kararı alırlar. Çünkü Biket hanım çocuk sahibi olmak istemektedir ancak bu fikir Attila İlhan’ın evliliğin başında kendine koyduğu kurallara ters düşmektedir. İlhan artık 50 yaşına merdiven dayamıştır ve daha önce yapmadığı çocuğu artık yapma niyetinde değildir. Dostça bir ayrılık olur bu her ikisi için de. Biket hanım İlhan’ın senaryolarını film yapmıştır yıllar içinde ve sürekli iletişim halinde dostlukları devam etmiştir. İlhan’a bu yeni bekarlık yeniden yalnızlık getirir. Ancak bu yalnızlık geçmiş yılların bohem ve gezme tozmasından ziyade çalışması için imkan hazırlar kendisine. O esnada hiç beklenmedik bir şekilde Karacan Yayınları kapanır.

   12 Eylül’ün hemen sonrasında Sanat Olayı’nı çıkarttı İlhan. Yaklaşık üç sene sürecek ciddi bir serüvendi bu. Birçok genç yazara olanak sunuldu bu projede ve hemen hemen hepsi bir yerlere geldiler o yılların edebi muhakemesi içinde. Ve İlhan’ın en önemli televizyon işlerinden birisi olan Kartallar Yüksek Uçar o dönem ortaya çıktı. Kitleler bu diziyi konuşur oldu. Yazıldı,çizildi. Taklitleri yapıldı. Ardından Yarın Artık Bugün ortaya çıktı. O da çok sevildi ve tartışıldı. Kendisine ‘’ Bu, netice itibariyle Çalıkuşu ‘’ eleştirisi yönelten birisine ‘’ Oradan bakarsan, Atatürk’ün Nutuk’u da Çalıkuşu’dur.’’ der Kaptan. (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.246) 

   Senaryolarının kötü filmler haline getirildiğine inanan İlhan, kendi filmini kendi yapmadıkça o çok sevdiği sinemadan da uzak durmaya başlamıştı. Sanat Olayı’ndan sonra sanat dergileriyle de ilişkisini koparmıştı.

  İlhan 2002 yıllarına gelindiğinde Selim İleri’ye verdiği röportajın sonunda şöyler der:

‘’ İnsanın ömrü olsa o senaryolardan romanlar çıkar. Ama tabii buna vakit yok artık.’’ (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.250)


- Attila İlhan'nin Gözünden Hasan Ali Yücel -

    ‘’ Hasan Ali Bey harcanmış bir insandı. Hasan Ali mevlevi yaradılışlı bir kişiydi, gayretli de bir adamdı. Fakat o politikaya İsmet Paşa tarafından getirildi. Benim düşüncem şudur : İsmet Paşa insanları kullanıyordu, İhtiyacı müddetince kullanıyordu, ihtiyaç bittiği andan itibaren de buruşturup atıyordu... Hasan Ali Bey’i de o sıralarda Türkiye’de uygulanmasına karar verdiği ‘’ Yunan-Latin politikası’’ için uygun adam diye buldu getirdi. Adamcağız da elinden geleni yaptı. Fakat zaman değişti, demokrasiye geçilecek, seçim yapılacak havaları ortaya çıkınca, CHP seçimi kazanamayacağını, o politikayla kazanamayacağını çok iyi bildiği için kaldırıp attı. Attıktan sonra da, adamcağız komünistlikten mahkemelerde yargılandı. ‘’ (Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.63 )

- Edebiyat Öğretmeni Nihal Atsız -

    ...Edebiyat öğretmenimiz Nihal Atsız’mış, Turancı! Dergiler çıkarıyor, kıyametler koparıyor. Eee, biz de solcuyuz; Atsız bunu fark ederse, çaktırır.Derken Nihal Bey derse girdi. Öyle zannettiğim gibi korkunç bir adam olmadığını gördüm. Çocuklara gerçi hakaret ediyordu, haklıydı, çünkü öğrenciler çoğu tembeldi. Bir şart koşmuş: derse kalkan herkes, İstiklal Marşı’nı ezbere okuyacak, baştan sona. O iki kupleyi değil tamamını istiyordu. Kimse de beceremiyor, beceremeyene hakaret edip oturtuyor. Ben en arka sıraya oturmuştum. Zaten hep arkalarda otururdum. Pencereden denizi seyrediyorum. Beni yakaladı. ‘’ Sen, arkada deniz seyranı yapan beyefendi, gel bakalım’’ dedi, ‘’ oku şiiri !’’ Başından sonuna kadar okudum. Fena da okumadım. Herhalde hoşuna gitti; ‘’ sen kimsin?’’ dedi. Ben şuyum buyum... ‘’ ooo! İsmin de güzel, Attila ha...’’ dedi. ‘’ Şimdi başka bir soru soracağım. Ama bu dersle ilgili değil, insanlıkla ilgili. Sen güzel bir şiir yazabilirsin, çok güzel bir resim yapabilirsin. Ama bunu, böyle bir güruha gösterirsin ve bundan güruh hiç zevk almayabilir, hatta eserini kötü sanabilir. Bu, senin şiirini ya da resmini kötü kılar mı? ‘’ Ben ‘’ Hayır’’ dedim, ‘’ öbürlerini anlayışsız kılar.’’ ‘’ Tamam, otur yerine. ‘’ dedi bana. ( Nâm-ı diğer kaptan - söyleşi Selim İleri s.63 )


  • Bu biyografi hazırlanırken Selim İleri'nin 2002 yılında İş Bankası Kültür Yayınların'dan çıkan ''  Nâm-ı diğer kaptan '' adlı söyleşi kitabından, Vikipedia'dan ve ekşisözlük'ten yararlanılmıştır. 

Attila İlhan Kitapları


Attila İlhan'ın Eserleri


Vefatı Üzerine Taziyeler


Attila İlhan'ın Ardından








23 yorum:

Unknown dedi ki...

Atilla İlhan gerçek bir aydındır ve onu çocuklarımıza da aşılamalıyız

Ecehan21 dedi ki...

Kayseri
Ankara
Kilis
Sakarya
Bursa
LGM

Nafiz dedi ki...

ankara
sakarya
tekirdağ
kastamonu
amasya
AYİRW

MaceraSavaşçısı18 dedi ki...

https://titandijital.com.tr/
kilis parça eşya taşıma
bursa parça eşya taşıma
ığdır parça eşya taşıma
bitlis parça eşya taşıma
2UG4

ShadowStarGirl39 dedi ki...

ankara parça eşya taşıma
takipçi satın al
antalya rent a car
antalya rent a car
ankara parça eşya taşıma
7KTT4

HyperspaceDreameress dedi ki...

kırşehir evden eve nakliyat
giresun evden eve nakliyat
tekirdağ evden eve nakliyat
ardahan evden eve nakliyat
izmir evden eve nakliyat
OCBK

MathMaestro369 dedi ki...

https://istanbulolala.biz/
UMTY

SpaceSonsuzluk39 dedi ki...

kayseri evden eve nakliyat
aydın evden eve nakliyat
kütahya evden eve nakliyat
gümüşhane evden eve nakliyat
balıkesir evden eve nakliyat
23242

MysticSüpernova72 dedi ki...

hatay evden eve nakliyat
ısparta evden eve nakliyat
erzincan evden eve nakliyat
muğla evden eve nakliyat
karaman evden eve nakliyat
SİVW

3386FBlaze582D8 dedi ki...

45EB7
Diyarbakır Evden Eve Nakliyat
Silivri Parke Ustası
Eskişehir Evden Eve Nakliyat
Ankara Asansör Tamiri
Bursa Evden Eve Nakliyat

890C1ThomasB57F1 dedi ki...

24C69
Eryaman Fayans Ustası
Aydın Evden Eve Nakliyat
Çanakkale Lojistik
Çorum Şehir İçi Nakliyat
Amasya Şehir İçi Nakliyat
Bilecik Parça Eşya Taşıma
Silivri Cam Balkon
Trabzon Şehir İçi Nakliyat
Kastamonu Lojistik

BED12NicoleFF8FF dedi ki...

11925
Silivri Boya Ustası
testosterone enanthate
order fat burner
Samsun Evden Eve Nakliyat
Çerkezköy Boya Ustası
Artvin Evden Eve Nakliyat
buy testosterone enanthate
Çorum Evden Eve Nakliyat
for sale dianabol methandienone

64A11Merrick9676C dedi ki...

5390F
Çankırı Şehir İçi Nakliyat
Hatay Lojistik
Cointiger Güvenilir mi
Artvin Lojistik
Diyarbakır Evden Eve Nakliyat
Bee Coin Hangi Borsada
Batıkent Parke Ustası
Isparta Şehir İçi Nakliyat
Sivas Parça Eşya Taşıma

B5929Jasmin2F43C dedi ki...

CF25E
Ordu Lojistik
Gümüşhane Evden Eve Nakliyat
Ünye Çekici
Kocaeli Şehir İçi Nakliyat
Muş Şehir İçi Nakliyat
Karapürçek Boya Ustası
Kırıkkale Parça Eşya Taşıma
Kırklareli Şehir İçi Nakliyat
Erzincan Şehir İçi Nakliyat

CEEA1Jerome9718B dedi ki...

D90CB
halotestin for sale
order testosterone propionat
order sarms
buy primobolan
https://steroidsbuy.net/steroids/
parabolan
order sustanon
order dianabol methandienone
buy deca durabolin

194F9Francesco525A1 dedi ki...

E0CA5
testosterone propionat
Sakarya Evden Eve Nakliyat
order clenbuterol
Keçiören Fayans Ustası
Tekirdağ Fayans Ustası
Çankaya Boya Ustası
Ünye Evden Eve Nakliyat
Kırıkkale Şehir İçi Nakliyat
Ardahan Şehir İçi Nakliyat

D2D51Damarion29FF1 dedi ki...

3996C
Poloniex Güvenilir mi
Bilecik Evden Eve Nakliyat
Bilecik Şehir İçi Nakliyat
boldenone
order sarms
Artvin Şehir İçi Nakliyat
Etimesgut Fayans Ustası
Uşak Şehirler Arası Nakliyat
boldenone for sale

F1DBCRebecca488F4 dedi ki...

7F195
parabolan
Kırşehir Evden Eve Nakliyat
winstrol stanozolol
testosterone propionat for sale
Adıyaman Evden Eve Nakliyat
peptides for sale
order masteron
Kocaeli Evden Eve Nakliyat
testosterone enanthate for sale

2DB3EAmalia727BA dedi ki...

38591
binance referans kodu %20

2EC2BCedric3DECD dedi ki...

F4168
resimli magnet

E6747Jeramiah9A943 dedi ki...

A3B05
Coin Nasıl Oynanır
Gate io Borsası Güvenilir mi
Trovo Takipçi Satın Al
Binance Borsası Güvenilir mi
Bitcoin Çıkarma Siteleri
Linkedin Takipçi Satın Al
Binance Referans Kodu
Binance Hesap Açma
Parasız Görüntülü Sohbet

--Takipci Satin alma dedi ki...

381EE
huobi
en iyi kripto grupları telegram
bitexen
kripto ne demek
paribu
telegram kripto para
probit
bitcoin hangi bankalarda var
coin nereden alınır

Adsız dedi ki...

HMVGBNJMJ
شركة تسليك مجاري بالهفوف

Yorum Gönder

 
;